24 Eylül 2011 Cumartesi

ÇOCUKLUĞUMUN TÜRKÜSÜ

benim çocukluğum aklıma geldi nedense..ilkokulu bitirmişim ve şehre yepyeni kıyafetlerle yepyeni ufuklara açılmak için lise'nin orta kısmına babamın ellerinde yazılmaya gidiyordum..ve okulun ilk açılma gününü iple çekmeye başladım..derken okullar açılır ve bir hafta sonra dersler başlar..ilkokuldayken hiçbir şey öğrenmediğimi, arkadaşların yanında o kadar paspal cahilcik kaldığımı  farketmeye..henüz ilk günlerden okuldan, öğretmenlerden ve arkadaşlardan utanmaya, sıkılmaya başlamıştım..en arkada her zaman ki gibi tek başımaydım..matematik dersi var ve o'na buralarda modern matematik demişler..toplama, çıkarma, çarpma ve bölme..onları da okula gitmeden kendi kendime öğrenmiştim..henüz 5 yaşında dört işlemi yapabilen, kendi kendine okuma yazmayı sökebilen şanslı çocuklardan biriydim ama bunları öğretmenlerim eşliğinde içime atmayı, reklam yapmamayı da sayelerinde öğrenmiştim..matematik sayı kültürüm 999'a kadardı..bir gün öğretmenim tahtaya kaldırdı beni..tahta fobim olduğunu nerden bilsin..tebeşiri elime aldım..yaz oğlum bir milyon..bir milyon mu? o da neydi öyle..hiç böyle sayıyı ne duydum, ne görmüştüm..1'i yazmak kolaydı ama yanına sıfırları denkleştirmek, bu denkliği tahtanın dışına taşırmamak tam bir hüner gerektiriyordu benim için..yazmaya başlamıştım: 1 0000000000000000000000000000000, sınıfın kahkahalarla tempo tutması tahtanın dikey köşeşine geldiğimi anlatmaya yetmişti.. kan ter içinde..öğretmenim gülerek otur şakacı çocuk diyene kadar halen neden güldüklerini bir türlü anlamamıştım..dışarımı taşırmıştım sıfırların birini..çok iyi bir öğretmendi ve beni mahcup etmeden tüm sayıları bir öğlen arası öğretivermişti..unutamadığım bir öğretmen ve anım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder