13 Ocak 2012 Cuma

KAPI

-KAPI-
- üzgünsün?


- evet, nereden anladın?


- çok incesin, sağol!


- anlamadım?


- her halinden belli demek istiyorum. söyle bakalım, neyin var, yine her zaman ki gibi boş şeylere mi takıyorsun kafayı, bir dinleyelim.


- sana söylemiş olmam gerekir, roman karakterimle başım dertte.


- anlatmadın. kendi yarattığın bir dünya var. bir dolu karakter. boş şeyler..boş şeyler..gerçek dünya neyine yetmedi?


- benim yarattığım bir dünya falan yok, bunu sen söylüyorsun. ben roman, öykü karakterlerimden bahsediyorum.


- gerçek dünyada oynuyorum bazı karakterleri diye sen demiyor muydun a canım!


- evet ama bu "yarattım" anlamına gelmez ki. kimseye bir zararı yok bunların. ve ben de bir roman karakteriyim aslında..ve aslında sen de roman karakterisin. bunu duymanı hiç istemezdim.


- o romanları, öyküleri sen yazmıyor musun?


- evet ben yazıyorum. ama oynamıyorum. başkası oynuyor. başka bir karakter. tıpkı sen gibi.


- beni boş ver şimdi. pekala hangi karakterinle başın dertte senin?


- oynayanla. oynamak istemiyor artık. biliyorsun, içinde olduğum ama benim oluşturmadığım dünyada, tıpkı gerçek dünyada olduğu gibi ölümler olur. gerçek dünyada ölenlerin nereye gittiğini hepimiz biliyoruz, veya hiçbirimiz bilmiyoruz.


- ee?


- içinde bulunduğum ve senin de dahil olduğun dünyada bir roman karakteri öldüğü zaman o karakter dünyaya salınıyor. 


- nasıl yani, anlamadım?


- yani şu anda gerçek dünyaya saldığımız ve oynuyorum zanneden karakter aslında bizim yaşadığımız dünyada öldü. kendisi bilmiyor, bilirsin söylemeyiz bunu karakterlere. bir sen, bir ben biliriz. bir de biliyorsun bunu da?


- ben bilmiyordum, ilk defa senden duydum. beni ne zaman öldüreceksiniz sizin dünyanızda.


- senin zamanın var daha. ben öyle tahmin ediyorum. kendini boş ver de, ne yapacağız bununla..oynamak istemiyor ve geri dönmek istiyor. bu mümkün değil. imkansız, olamaz böyle bir şey. görülmüş, duyulmuş şey değil! hafazanallah!


- bunu alın, başka birini salın olmaz mı, yazarsın bir karakter daha.


- sen işin dalgasındasın. bu karakter orada hep ezildi. kurtardık oradan bir nevi.


- ezildi mi, nasıl?


- yabancı dil bilmiyordu. ve üstelik kendi dilini de şiveli konuşuyordu. iskoç aksanı. ve gayda da çalamıyordu.


- ne diyorsun yahu?


- biliyorsun  iyi türkçe konuşamayanı salıveriyoruz erkenden. 


- yabancı diliniz türkçe mi?


- evet, ne o şaşırdın?


- ana diliniz de ingilizce o zaman?


- hayır, kendine özgü yazım şekli ve fonetiği olan bir dil. sanki sen bilmiyormuş gibi konuşuyorsun. yoksa bilmiyor musun? sadece yabancı dil mi biliyorsun yoksa..


- niye yapamamış ve neden oynamak istemiyormuş gerçek dünyada?


- bunu anlatmıyor. o'na anlatacakmış.


- o dinlemez ki bunu. işi başından aşkın!


- ben de onu diyorum, ama bir türlü kalın kafası anlamıyor, inatçı keçi.


DEVAM EDECEK...


                                                  T.R.(Ş).KARABANDOĞLU- felsefik konuşmalar











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder